1.Ahmed
I. Ahmet, (Osmanlı Türkçesi: احمد اول Ahmed-i evvel, Divan Edebiyatı'ndaki adıyla Bahtî) (18 Nisan 1590, Manisa – 22 Kasım 1617,İstanbul) 14. Osmanlı padişahı, 93. İslam halifesidir.
Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan'dır. Babasının vefatı üzerine 21 Aralık 1603'te Eyüp Sultan'da kılıç kuşanarak tahta geçti. Sultan I. Ahmet, Kanuni Sultan Süleyman'dan sonraki padişahlar içinde devlet işleriyle yoğun şekilde uğraşan ilk padişah olarak kabul edilir. Sultan I. Ahmet yakalandığı tifüs hastalığından kurtulamayarak 21 Kasım'ı 22 Kasım'a bağlayan gece 1617 yılında 27 yaşında vefat etti ve Sultanahmet Camii yanındaki türbesine defnedildi.
Saltanatında, hanedan veraset sistemini değiştirip kardeş katli yasasını kaldırmıştır.[1] Yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesi padişah olur sistemini getirmiştir. Bu yeni yasanın, şehzadeler arasındaki rekabetin ve taht kavgalarının, taht için gerçekleştirilen kardeş katillerinin önlenmesi açısından Osmanlı tarihinde çok büyük önemi vardır.
Padişahlık Öncesi
Babası III. Mehmed'in üç oğlundan ikincisi olarak dünyaya gelmiştir. Ağabeyi Mahmud'tur. Askeri ve idari işlerle ilgili bir şehzade olarak bilinen ve padişahlık için en kuvvetli aday olan Şehzade Mahmud, tahta kast ettiği iddiası üzerine öldürülmüştür. Bu, I. Ahmed için de sürpriz bir gelişmedir. Böylece tahtın yolu kendisi için açılmış olur. Şehzade Ahmed, henüz 13 yaşındayken, 37 yaşındaki babası Sultan III. Mehmed vefat eder. Nasıl ki babası kendinden evvelki Sultanlara nazaran en genç yaşta hayatını kaybetmiş hükümdar ise, I. Ahmed de o vakte kadar babasının vefatıyla tahta geçenlerin arasındaki en genç hükümdardır. Bu beklenmedik vefat üzerine, Sultan I. Ahmed'in cülusu hemen ertesi gün apar topar vuku bulmuştur. Kimi kaynaklarda 22 Aralık verilmesine rağmen, cülus, Sn Günhan Börekçi'ye göre tam olarak 21 Aralık 1603 Pazar günü sabahı gerçekleşmiştir. ("22 Aralık" yanılması, hicri takvimden miladi takvime çevrim hesaplamalarından kaynaklanmaktadır. III. Mehmed'in vefatı 17 Receb 1012 gecesidir. Zaten, merasim müteakip sabah gerçekleşiyor. Hicri takvime göre gün, akşam ezanıyla başlar ve takip eden akşam ezanında biter. O halde, "Cülus, aynı hicri gün içinde gerçekleşmiştir" de diyebiliriz.) Bu cülusun, Osmanlı tarihindeki yeri bambaşkadır:
- Yeni padişah, devlet tecrübesi için mühim olan sancağa çıkmamıştı. Bu sebeple bir kapı halkı da yoktu. Hatta, babaannesini eski saraya gönderdiğinde saray sanki bomboş kalmaktaydı.
- Henüz sünnet dahi edilmemiştir. Sünneti ancak padişah olduktan sonra yapılmıştır.